Tarih: 10.02.2017
Yer: Ankara Üniversitesi Önü
Konu: OHAL Kararnamesi ile akademik görevlerine son verilen öğretim üyelerinin bu kararı kınama eylemleri
Bu Fotoğrafı Unutmamalı!
O ayaklar altındaki “akademik giysi” öyle bir giysidir ki, basanların üzerindeki giysiler gibi düğmesi yoktur… O giysiyi taşıyanın sahip olduğu akademik özgürlük, her makam ve otorite karşısında el pençe durmamasını sağlar…
Bu öyle bir giysidir ki, Eminönü’nden, Mahmutpaşa’dan, Nişantaşı’ndan, Kızılay’dan alınmaz, alınamaz... Oralardaki mağazalarda satılmaz… Bu mağazalarda, polis, asker, komando vb giysisi bulunur. Ama akademik giysi bulunmaz…
Bu giysi, mağazalardan alınan bir örtünme giysisi de değildir. Akademik giysi, bir şeyi örtmez; bir şeyleri açığa vurur…
Bu giysi eskimez… Bu nedenle çöpe atılmaz, bir yoksula verilmez… Onu taşıyanla birlikte yaşlansa da, aslında hep genç ve güncel kalmayı simgeler…
Bu giysi bir akademisyenin Doktora çalışmasını bitirmesiyle giyilir, bir daha da çıkmaz… Bu giysiye, emekle, üreterek kazanılan Yardım Doçent, Doçent, Profesör gibi akademik unvanların belirteçleri eklenir... Bu ekler, başka giysilere yapılan ekler gibi kolay olmaz… Emek vererek, kanıtlayarak, dirsekleri eskiterek olur…
Akademik giysiyi hak eden kişi, sokakta, yanındaki her kimse, onunla eşit duyumsar kendini.. Giysiyi hak edinceye kadar, kibirlerinden, bencilliklerinden, komplekslerinden arınır...
Akademik giysi, bir akademisyenin yaşamının kendisidir aslında. O nedenle, akademisyen onu giydiğinde başka bir kişi olmaz… Olduğu şeyi dışarı vurur yalnızca…
Akademik giysi, akademisyenin gecesidir, gündüzüdür, belleğidir, cumartesisi-pazarıdır, özverisidir, yaşamadıklarıdır, yaşadıklarıdır, hüzünleridir, mutluluklarıdır, onurudur, kıvancıdır, emeğidir, emekleridir…
Neye bastığını bilmeli insan… Gözünü karartmadan, bilincini kapatmadan, vicdanını dondurmadan…
Daha doğrusu, neye basmaması gerektiğini bilmeli insan…
Örneğin Atatürk’ün İzmir’de önüne serilen Yunan Bayrağı’na basmamasını öğrenmiş ve kavramış olmalı…
Eklenme Tarihi: 21.02.2017