Yeni Yıl Üzerine
Yeni bir yıla başladık. 2014 tarihteki yerini aldı. 2015'den an saymaya başladık.
İnsanlık tarihi açısından 7 milyon yıldır; insansız dönem, yani evrenin tarihi açısından 4.5-5 milyar yıldır kendini yineleyen bir süreç bu...
Aslına bakılırsa, bu rakamlar açısından bakıldığında, yakın tarihe kadar 31 aralık diye bir tarih de yoktu; bekleyeni de, sevineni de...
Ama biz yine de 31 Aralık günü bir heyecana kapılırız. Son saniyelere doğru heyacanımızı büyütürüz. O anda da illa ki bir geri sayım yaparız.
Yaparken bir insansal paradoksu da yaşarız: Geçmekte olan yılın aslında yaşımıza bir yıl eklediğini, girmekte olan yılın aslında yaşamımızdan bir yıl eksilttiğini görmeyen bir sevinme paradoksunu...
Yaşamın diyalektiği açısından, 31 aralık gecesi 24.00'dan, 1 Ocak günü 00.01'e geçildiğinde çok şeyin değişmeyeceğini bile bile bu sevinci yaşarız... Yaşamın erişmekle erişememek, kazanmakla yitirmek, olmakla olmamak, başarmakla başaramamak, acı çekmekle mutlu olmak çelişkileri, çatışmaları olduğunu bilsek de o ana başka anlamlar yükleyebiliriz. Yükleyebiliyoruz.
Yine de benim anahtar sözcüğüm, "umut" oldu. Bu başlangıcı umutla yapmak istiyorum. "Umutsuz yaşanmayacağını", hatta "yaşanamayacağını" öğretti yaşam. Sonunda yaşamın öğrencileriyiz.
Neden anahtar sözcük olarak "umut"u seçtim?
“Gerçeğin dağlarına umutsuzlukla çıkılmaz,” diyor, Nietzsche… “Hiç düş kırıklığına uğramayanlar, Hiç umut beslememiş olanlardır,” diyerek yaşamın hep pembe olmadığını gösteriyor, Bernard Shaw… Aristo, “Umut, uyanık adamın rüyasıdır,” diyerek hayalsiz yaşanamayacağına işaret ediyor… “Hayat olan yerde, umut da vardır,” diyen Marcus T. Cicero, diri tutuyor insanı… Ve onu “Yaşıyorsak, hala umut var demektir,” diyen Seneca destekliyor. Esaretin Bedeli’nin izlerken, “Korku sizi tutsak eder, umut ise özgür bırakır”ı öğreniyoruz. Ve de “Mutlu olmak istiyorsan bir amaca bağlan, insanlara ya da eşyalara değil,” sözleriyle Einstein toplumsal varlığımızın özünü anımsatıyor.
Böyle olacak... Yaşama bağlanacağız yine de. 2014'ten daha güçlü bağlanmamız gerekecek. Yaşadıklarımızın, yakındıklarımızın sorumluluğunun bize de ait olduğunu düşünerek girmeliyiz yeni yıla. Yapmadıklarımızı yapmayı, çabalamadıklarımız için emek vermeyi, yanlış olduğunu düşündüklerimiz için bir şeyler yapmayı düşünerek... Düşünmenin ötesinde eyleyerek...
Sanırım tam da o zaman gelecek 31 Aralık'ın bizim için anlamı farklı olacaktır.
Ne yaparsak, toplumla kurduğumuz, insanlarla kurduğumuz ilişkilerle yapacağız. Kişisel yolculuğumuz yalnız, tekil gerçekleşebilse de; toplumun düzlemini değiştirmek, tarihin tekerleğini ileriye doğru döndürmek, insanlarla olacak. Onlarla yaptığımız ve de daha önemlisi başardığımız zaman, Einsten'ın dediği gibi mutlu olacağız.
2015'in bu anlamda mutlu bir yıl olmasını diliyorum...
Yayınlanma Tarihi: Ocak 2015